Lobi kavramı, 19. yüzyılın sonunda ABD Başkanı Ulysses Grand’ın Beyaz Saray’daki yangından dolayı bir otele yerleşmesi ve işlerini yürütmek isteyen birçok insanın başkan ile görüşmek için otelin lobisinde sıraya girmesiyle..
Lobi kavramı, 19. yüzyılın sonunda ABD Başkanı Ulysses Grand’ın Beyaz Saray’daki yangından dolayı bir otele yerleşmesi ve işlerini yürütmek isteyen birçok insanın başkan ile görüşmek için otelin lobisinde sıraya girmesiyle bu kavram literatüre girmiştir. O günden bugüne ulusal ve uluslararası alanda lobi faaliyetleri hız kazanmış ve başarılı sonuçlar alınmıştır. Lobi faaliyetlerinin temel amacı, bireylerin, örgütlü yapıların, çıkar gruplarının ve devletlerin ortak gayeler etrafında birlikte hareket ederek menfaat elde etmek için özellikle yasama, yürütme ve yargı erkini oluşturan siyasetçi ve bürokratlar ile birlikte medyayı, iş dünyasını, akademiyi, STK’ları, kamuoyunu etkileyerek çıkar elde etmek için yürütülen faaliyetlerin tamamıdır. Farklı araç ve yöntemler kullanarak bilinçli ve koordineli bir şekilde hareket eden lobiciler, doğrudan veya dolaylı olarak kurumları, kurulları, kişileri vb. üzerinden karar alma süreçlerini etkileyerek bu süreçlerin kendilerinin lehine sonuçlanmasını sağlamaktadırlar. Bu yüzden de zaman zaman alınan birçok kararda, çıkarılan birçok yasada, geliştirilen birçok politikada, bürokrasiye yapılan birçok atamada lobi faaliyetleri etkili olmakta ve onların istediği şekilde sonuçlanmaktadır. Sistematik bir şekilde yürütülen bu faaliyetler sayesinde, toplumun yararına, ülkenin kalkınmasına ve problemlerin çözümüne katkı sağlayacak birçok projenin hayata geçirilmesi de engellenmektedir. Bu faaliyetlerin toplumun aleyhine işlemesinin en önemli nedenlerinden biri, siyasal gelişimini tamamlayamamış toplumlarda lobi faaliyetlerini denetleyecek ve toplum lehine yönlendirecek hukuki bir mekanizmanın oluşturulmamış olmasıdır. Bu nedenle gelişmemiş veya gelişmekte olan birçok ülkede yürütülen lobi faaliyetleri çıkar gruplarının lehine sonuçlanmaktadır. Kontrol ve doğru yönlendirme mekanizmasını oluşturmamış bu toplumlarda genellikle üç grup insan, lobi faaliyetlerinin amacına ulaşmasında önemli rol oynamaktadır. Birinci grup paraya zaafı olanlardır ki bunları para ile satın almak ve istenilen her şeyi yaptırmak veya söyletmek oldukça kolaydır. Çünkü bu insanlar için vatan, millet, bayrak, ahlak gibi değerlerin hiçbir önemi yoktur, önemli olan onların hesaplarına aktarılan paranın miktarıdır. İkinci grup, makam ve mevkiye zaafı olanlardır ki bunlar da belli bir makam ve mevkiye gelebilmek için öpmedikleri el, yapışmadıkları etek ve vermedikleri taviz yoktur. Bu zaafı fırsata dönüştüren lobiciler, siyaset ve bürokrasi ile kurdukları bağlantılar üzerinden bu insanları belirli makamlara getirerek kendilerine hizmet etmelerini sağlamaktadır. Üçüncü grup ise, karşı cinse zaafı olanlardır ki bunlar da genellikle tuzağa düşürülmekte, elde edilen ses ve görüntü kayıtları şantaj aracı olarak kullanılarak kontrol altına alınmakta ve kendilerine hizmet etmeleri sağlanmaktadır.
Sonuç olarak; küresel sistem içerisinde bir ülkenin gelişmesi ve güçlenmesi ile birlikte uluslararası arenada söz sahibi olabilmesi için siyasette, bürokraside, medyada, akademide, iş dünyası gibi her alanda idealist, ülküsü devlete ve millete hizmet olan dürüst ve ahlaklı insanların etkin ve yetkin kılınması önemlidir.
Aksi takdirde menfaatinin esiri olmuş, devletin imkânlarını kendisine ve yakın çevresine ranta dönüştürerek kullanan kukla insanlar ile ne devlete hizmet mümkün olabilmekte ne de milletin problemlerine çözüm bulunabilmektedir. Unutulmamalıdır ki, birine himmet eden, karşılığında onun hizmetine mazhar olur. Bu nedenle devlet, kendisine ve millete hizmet edecek olan yerli ve milli insanlara destek vermelidir ki, bu kişiler başkalarına değil, doğrudan devlete ve millete hizmet etsin. Aksi takdirde, lobicilerin oluşturduğu bu kısır döngüyü kırmak ve bu girdaptan kurtulmak mümkün değildir…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)