Herkes, hayatı yaşadığımız bu dünyada, şehirde gördüğümüz ve yaşadığımız hadiseler karşısında insan olarak üzülüp dert yanar. Her geçen gün bu üzüntü daha çok artıyor. Her tarafta görülen bu yozlaşma, her..
Herkes, hayatı yaşadığımız bu dünyada, şehirde gördüğümüz ve yaşadığımız hadiseler karşısında insan olarak üzülüp dert yanar. Her geçen gün bu üzüntü daha çok artıyor. Her tarafta görülen bu yozlaşma, her yerde kendini gösteriyor. Dünyadaki insanlık dışı savaşlar ve felaketler ise bu durumu daha da çekilmez hale getiriyor. Ülkede ve şehirde yaşanan eğitim, adalet ve ekonomik mücadele, insanı daha umutsuz hale getirip endişe ve mutsuzluk yaratıyor.
İnsani duygularımızla hep üzülmeye mahkûm bir toplum olmak, umutsuz bir gelecek demektir. Bu çerçevede hayatın her alanında yaşadığımız travmalar, insan psikolojisini derinden etkiliyor. Başarılı olma ve hedef belirleme süreçlerinde oldukça negatif bir etki yaratıyor.
Her şey olumsuz göründüğünde, sosyal medyanın adeta bir virüs gibi beyinlerde yarattığı etkiler herkesi doyumsuz ve tüketici hale getiriyor. Bu durum özellikle anne babalara yansıyor ve aile içi huzursuzluğa sebep oluyor. Üzülen her birey, bakış açısını karamsar düşüncelere yöneltiyor ve bu durum toplumu mutsuz ediyor.
Kurumların ve kanunların yetersiz kaldığı noktada, adalet ve eğitim sistemleri de yetersiz geliyor. Yanlış teşhisler, hasta toplumu iyileştiremiyor ve hastalık giderek artıp yayılıyor. Bu çerçevede bütün olumsuz etkiler insan yaşamında üst üste gelince, insanoğlu ayakta durmakta zorluk çekiyor. Sözler yetersiz kalıyor, çocuklar dinlemiyor.
İlgili ve yetkili insanlar vurdumduymaz bir tavır sergiledikçe sorunlar çoğalıyor. Sorunlar çoğaldıkça her tarafa yansıyor; hastaneler ve hapishaneler doluyor. Maliyetler ve endişeler artıyor, toplumun her kesimi bu durumdan etkilenip üzülüyor.
Bu noktada, farklı davranarak geleceğe umutla bakacak, pozitif etki yaratacak insanlara ihtiyaç var. Onlara büyük görev düşüyor. Hepimiz, bu toplumun bir parçası olarak, görevimizi yerine getirmek için çaba göstermek zorundayız. Üzülen değil, gülen bir toplum olacağız. Mutlu ve umut dolu yarınlara hep birlikte yürümek için geç kaldık bile.
Sevgi ve umutla kalın…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)