Medeniyetlerin varlık işaretleri şehirlerdir. Şehir kavramını şimdi “kent” diye ifade ediyorlar. Medeniyetin tarifinde dört temel kavram, değişimi zorlayan yeni düşünce ve anlayışlar, sosyallik, medenilik ve şehirliliktir. Bugüne kadar yirmi altı..
Medeniyetlerin varlık işaretleri şehirlerdir. Şehir kavramını şimdi “kent” diye ifade ediyorlar. Medeniyetin tarifinde dört temel kavram, değişimi zorlayan yeni düşünce ve anlayışlar, sosyallik, medenilik ve şehirliliktir.
Bugüne kadar yirmi altı medeniyet oluştu diyor erbabı. Sonra da ekliyor; şu an yaşayan medeniyet sayısı on. Yani sistemleştirilmiş yirmi altı medeniyetin yüzde altmışı yok edilmiş. Bu on altı medeniyeti kim yok etti? Kolonyalist olanlar, sömürgeci olanlar ve ırkçı olanlar yıktı bu on altı medeniyeti.
Şehirler-kentler bu medeniyetlerin işaret taşları gibi aidiyetlerini anlatıyorlar. Malum olduğu üzere, kültür, sanat-edebiyat, kurumlaşma, çalışma biçimi, üretim ve tüketim biçimi, zenginlik gibi kavramlar aslında medeniyet tariflerini kolaylaştıran kelimelerdir. Medeniyet “gelişmişlik” kavramı ile dile getirilirken bunun da maddi ve manevi alanlar için kullanılanları vardır. Esasen insanların zaaf ve kuvvetli yönlerini de bu medeniyet olgusu tanımlayabilir çoğunlukla. Ancak çok ince bir ayrıntı medeniyetle kültürü ayırır. Günümüzde sömürgecilikle elde edilmiş zenginliğe medeniyet diyenler çıkmıştır ama medeniyet kavramının olumsuzlukları çağrıştıran yanının olmadığını unutmamak gerekir. Hem sömürgeci hem medeni olunmaz.
Şehirler, kültürel gelişmelere ve sanat oluşturmaya artı değer katarak, sosyal ve ekonomik gelişmenin de alt yapısını oluştururlar.
İstanbul’un yedi tepesinde yüzlerce camii ve mimarisi ile İslam medeniyeti arz-ı endam ederken, İzmir’in saat kulesi, Kadifekale’si ve Konak’ı, Elazığ’ın Harput’u, Sara Hatun’u, Ulu Cami’si hep birer kimlik sembolleridir. Yakın zamana kadar şehirleri tanıtan da üzerlerindeki sanatsal yapılar değil midir?
Modern zamanlarda daha farklı yapılar çıktı ortaya; köprüler, kuleler, alt geçitler büyük caddeler vs.
Evet, şehirler mensup oldukları medeniyetlerin kimlikleridir, sembolleridir, işaret taşlarıdır. Nasıl “Yesrib” şehrinden “Medine”yi çıkaran medeniyet hürmete layıksa, Konstantinopolis’ten de İstanbul’u çıkaran anlayış da saygıyı hak etmektedir.
Bu şehirler medeniyetin öncüleridirler. Zaten iki şehirde de Eba Eyyüb Hazretleri’nin göz izleri var.
Kudüs, Bağdat, Basra, Kabil, Kahire, Endülüs, Buhara, Taşkent, Lahor, Urfa, Diyarbakır, Kayseri, Hatay hep erdemli bir medeniyete işaret ediyorlar.
Her şehirde bir tarihi sembol bulunmalıdır. Bir düşünce adamı, “kalesi olmayan şehrin tarihi de kısadır” diyordu. Tarihi olmayan şehirler modern zamanların işaretleri. Kadim bir Paris, kadim bir Londra, kadim bir Moskova yoktur. Gerçi bu şehirler modern zamanlara ait ama iktisadi etkinliklerinden dolayı düşünce ikliminde kendilerine yer bulabiliyorlar.
Emperyal güçler tarihi şehirlere zarar veriyorlar. Çünkü onlar için kıymet ölçüsü para ile ölçülebilen şeylerdir. Bağdat irtifa kaybediyor, Trablusgarb düşüşte, Şam ve Halep ateş altında. Kolonyalist olanlar artık kendi askerleri yerine yerli işbirlikçilerinin ordularını kullanıyor.
Sembol şehirler yaşatılmalıdır.
Bu şehirlerde asalet vardır ama kibir yoktur. Bu şehirler insana ait artı değerleri silip süpürmezler.
İster eski olsun ister yeni, bütün şehirlerin sembolleri muhakkak olmalıdır; bir müze, bir sanat yapısı, onlarca model insan veya şehri anlatan başka simgeler. Bir şehirde müspet manada model insan, örnek alınacak insanlar varsa o şehir yaşanabilir demektir.
Bazı şehirleri iç ve dış göçler kalabalık köylere dönüştürürken, büyük kentlerde de uyumsuzluklar hayatı zorluyor son zamanlarda. Şehirlerimiz adeta birer köy oldu. Çirkinleşmeyi tetikleyen davranışlar hep bu göçler sonucu oluştu.
Her köşede sektör olmuş kaba güçlerce oluşturulmuş mekânlar artık kendilerini gizlemiyor.
Şehirli kimliği yerine köydeki hayat tarzını şehre taşımış insan tipleri çoğaldı. Asli değerlerimizi yıkmaya çalışan, medeniyet düşmanı bir kitle ile karşı karşıyayız.
İnanın bu olumsuzlukların çaresi var. Hani meşhur bir söz vardır: “Tembel bahane, çalışkan ise çare ararmış.”
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)