Uncategorized

ŞİİRDEN ŞEHİRE

Bu hafta sizlere ne siyasetten ne ekonomiden ne de sosyal sıkıntılardan bahsedeceğim. Bir şehri anlatmak için illa ki uzun cümleler kurmaya gerek yok. Birkaç kelime, birkaç mısrayla da meramınızı anlatabilirsiniz…

CEBELİ YERLİKAYA
CEBELİ YERLİKAYA

Bu hafta sizlere ne siyasetten ne ekonomiden ne de sosyal sıkıntılardan bahsedeceğim. Bir şehri anlatmak için illa ki uzun cümleler kurmaya gerek yok. Birkaç kelime, birkaç mısrayla da meramınızı anlatabilirsiniz. Elazığ şehri sahip olduğu büyük zenginliklerle birçok romana, hikayeye, şiire, şarkıya , türküye ve efsanelere konu olmuş kadim bir şehir. Bir şehri anlatan en güzel alanlardan biri de edebiyat. Bu anlamda şehirleri anlatan, edebî araçlarla tanıdığımız, bildiğimiz çok sayıda şehirler var. Bizler de bu hafta bu şehri bir şiirle sizlere anlatmaya ve aktarmaya çalışacağız. Yani şiirin o büyük büyüsüyle, şiirden şehire doğru bir yolculuk yapacağız. Bir dahaki köşe yazımızda farklı bir konuyla sizlerle buluşmak üzere sevgilerimi sunuyor, sizleri güzel bir Elazığ şiiriyle başbaşa bırakıyorum.

HARPUT’TAN FIRAT’A

Biz ki,iki nehir arası şehrin meftun yolcularıydık seninle
Tek yürekli sandalın, çift kürekli çocukları.
Acıya da bilendik, bir umarsız sancıya da
Bir hovarda akşamda, çağırıp hancıyı da
Gırnatanın sesinde, Ahçik’in pesinde
Az mı nefeslenip, az mı demlendik hoyrattan
Çıkıp Gülmez Tepesi’nde
Çoşkun iki nehir gibiydik, dingin iki şehir gibi
Bir günlük bir şey, bir anlık neşeydi sanki
Öylece gelip geçtik
Şimdi; eski bir duvarın, yıkılmış sol yanı gibi
Taş kesilmiş her yanımız
Yaşlı çınarlar gövdesiydi, üstüne gölge eden gençliğimiz
Biz de taktık bir zamanlar, başımıza Sekiz köşe kasketi
Sıyırıp koldan, omuz üstünde ceketi.
Gazi’de ne naralar dilde, gelirdi saya
Bir de çaldı mı kanunda, Harput’tan maya
Ne gam kalırdı serhoş serde, ne dilde gelmeyen leyla
Ne yangınlar yaktı çıramızı
Ne fırtınalar koptu da bu fani canda
Düşmedi elden, sönmedi mumu bir kez bile Çayda Çıra
Biz de bilirdik, patlatıp maytapları
Yakamozu seyretmeyi boğazda amma
Fırat’ta başkaydı bakmak, seyr-i seyrana
Dicle’de başka, devr-i devrana
Ya bir de Harput’ta yatakalmak duaya
Bir meyli misvak, bir leyli gönül yakmaktı
Bilmezler Gakkom, namın ne hoştur
Ne huştur, neyin yolu yokuştur
Ney’ini çalmış, Harput’un içinde zaman
Ney kalmış ki, çalınsın türküsü şimdi
Şimdi kemanda çalınıyor, inceden inceye
Şimdi kemanda, dinmeyen hüzzam.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL