Bir gençlik düşünün: “Kim var?” diye sorulduğunda, sağa sola bakmadan, “Ben varım!” diye haykıran; her biri, “Benim olmadığım yerde kimse yoktur!” bilinciyle sorumluluk üstlenen bir gençlik. Necip Fazıl Kısakürek’in bu..
Bir gençlik düşünün: “Kim var?” diye sorulduğunda, sağa sola bakmadan, “Ben varım!” diye haykıran; her biri, “Benim olmadığım yerde kimse yoktur!” bilinciyle sorumluluk üstlenen bir gençlik. Necip Fazıl Kısakürek’in bu ideal tasviri, ülkemizin ve İslam ümmetinin geleceği için ne denli kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlatır.
“Çocuk donmamış beton gibidir; üzerine ne düşerse izi kalır.” Bu nedenle, çocuklarımıza rehberlik edecek, örnek alacakları şahsiyetleri tanıtmak en önemli vazifemizdir. Küçük yaşta öğretilen iman, ahlak ve Allah’ın emirleri, onların dünya ve ahiret saadetini temin eder. Unutmamalıyız ki çocuk, fıtrat itibarıyla tertemiz bir emanettir. Eğer onu hayra yönlendirirsek hem kendisi hem de ebeveynleri bu iyilikten nasiplenir. Ancak ihmalkâr davranırsak, bu emaneti ziyan etmiş oluruz.
Dindar bir nesil yetiştirmek, geleceğin aydınlık Türkiye’sini inşa etmenin temel şartıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hayata geçirdiği “Diyanet Gençlik Merkezleri” bu doğrultuda çok önemli bir adım olmuştur. Bu merkezler, gençlerimize Kur’an ve sünnet ışığında sahih bir dini eğitim vererek, onları hurafelerden uzak bir şekilde bilinçlendirmeyi hedeflemektedir. Camiler, yalnızca ibadet yerleri değil, aynı zamanda gençlerin manevi ve sosyal gelişimlerine katkı sunan yuvalar haline gelmelidir.
Bir mahallede cami inşa edildikten sonra, o mahallede kötü alışkanlıklar azalmıyorsa, o cami o mahalleyi ihya edememiş demektir. Ancak bugün, “Geç kalma genç gel” sloganıyla ülkemizin dört bir yanında dirilen bu ruh, yarınlarımıza dair ümitlerimizi artırmaktadır.
Gençlerimizin tarihimizden, kültürümüzden ve inancımızdan beslenen bireyler olarak yetişmesi, bin yıllık medeniyetimizin gelecek nesillere aktarılmasının teminatıdır. İslam tarihinde gençlerin üstlendiği sorumluluklar bize yol göstermektedir. Peygamberimizin (sav) gençlere verdiği değer, Mus’ab bin Umeyr gibi sahabelerin başarıları ve İslam’ın ilk davetçilerinin çoğunluğunun gençlerden oluşması, bu gerçeğin en güzel örneklerindendir.
Gençlik İslam ahlakında Allah’ın insana bahşettiği en değerli nimetlerden biri olarak görülür. Peygamber Efendimiz (sav) buyurur ki:
“Kıyamet günü insan beş şeyden hesaba çekilmedikçe bırakılmayacaktır. Ömrünü nerede tükettiğinden, gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nerede kazanıp nerede harcadığından, ilmiyle ne kadar amel edip etmediğinden…”(Tirmizi, “Kıyamet”.1). Bu nisbetle hayatın en kıymetli dönemlerinde gençliğin manevi ve ahlaki değerle donatılan ilimle zenginleştirilmesi en asli görevimiz olmalıdır.
Gençlik geleceğimizdir. Onları manevi olarak desteklemek, iyi bir eğitimle donatmak ve onların potansiyellerini ortaya çıkarmak hepimizin ortak vazifesidir. Yarının büyük Türkiye’sini inşa edecek bu gençlere umut ve cesaret verelim. Geleceğimiz, bu kutlu emaneti taşıyacak gençlerin ellerinde yükselecek.
Sözlerimi gelecek emaneti kendilerine teslim edilen gençlere Nurettin Topçu’nun çağrısı ile seslenerek sonlandırmak isterim:
“Gençler… Mektebin hayatına girin, koridorlarında dolaşın, sıralarının üstünü yoklayın, gençliğinin alnında parıldayan necabet damgasına bakın. Her birinin yüzünde ilahi nazardan nişane olan haya menbaında kaynaşan bin sevimli manayı seyredin: Biliniz ki cemaatin en temiz unsurları sizlersiniz…”
Saygılarımla…
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)