Elazığ. Tarihin, kültürün, folklör’ün, gastronomi ve keza turizmin birlikte nakşettiği ender kadim kentlerden biri. Bir şehir bunca zenginliği bünyesinde barındırır da insanı da o zenginlikten payını almaz mı? Elbet alır…
Elazığ. Tarihin, kültürün, folklör’ün, gastronomi ve keza turizmin birlikte nakşettiği ender kadim kentlerden biri. Bir şehir bunca zenginliği bünyesinde barındırır da insanı da o zenginlikten payını almaz mı? Elbet alır. Hem de ziyadesiyle. Kimliğiyle, duruşuyla, karakter özellikleriyle ve de vatan sevgisiyle müstesna bir kişilik profili sergiler Elazığ insanı. Geçmişten bugüne bu özelliğiyle parmakla gösterilen şehir olmuştur Elazığ. Eğitimli, karakterli, kültürlü, kültürel değerlerinin zenginliği ile tanına gelmiştir hep bugüne değin. Günlük kostümlerden biri olan Sekiz Köşe şapkasına yüklenen anlamlar da bu şehir ve insanının gerçek kimlik özelliklerini net olarak ortaya koymaktadır bu yönüyle. Dürüstlük, alçak gönüllülük, mertlik, çalışkanlık, cömertlik, doğruluk,yiğitlik, vatanseverlik, misafirperverlik bu şapkanın her bir köşesinde bir yer tutar kendisine. Sırf bir şapka üzerinden bakarsak olaya Elazığ ve insanının ne kadar büyük değerlerle kuşandığını tasavvur edebiliriz. Bu büyük kültürün mayası, yapı taşı elbette ki Harput’tur. Harput; Elazığ’ın kalbi, çıkış yeri ve atasıdır. İçinde barındırdığı ne varsa Harput’un mirasıdır. Bu kadim şehir, içindeki kolejlerle, yetiştirdiği âlim ve ilim insanlarıyla, oluşturduğu kültürel ve folklorik değerleri ve musikisiyle, eğitim ve edebiyat dünyasına kazandırdığı değerleriyle, siyasetçi ve bürokratlarıyla Anadolu’nun hep yüz akı ve aynası olmuştur. Caddeleri, sokakları ve mahalleleri bu büyük değerlerle dolup taşmıştır. Caddeler deyince Elazığ’da ilk akla gelen, Gazi caddesidir. Gazi Caddesi Elazığ’ın istiklal caddesidir bir anlamda. Farklı kültürlerden insanlar, renkli kişilikler, eğitim, kültür, sanat, son trendler hep bu caddeden çıkar ve akar. Cumhuriyet döneminden bugüne Elazığ’ın en elit, en güzel, en kültürlü, en eğitimli, en medeni caddesi olarak günümüze kadar gelmiştir. Şimdilerde bu caddeye “MECBURİYET CADDESİ “ diyoruz. Sebebini aşağıda bilahare açıklayacağım. Medenî, saygın, saygılı, bilinç düzeyi yüksek, demokrat insanların gün içinde yürüdüğü, biribirlerini selamladığı, düzeyli sohbetlerin yapıldığı, yerel Elazığ giysileri (Şalvar, yumurta topuk kundura, Sekiz Köşeli Şapka, yelek) giyenlerin yanı sıra, kravatlı, takım elbiseli bay ve şık giyimli bayanların gelip geçtikleri, mağaza ve dükkânlarında alışverişlerini yaptıkları elit bir caddeydi. Sadece bu cadde değil diğer cadde ve sokaklar ve mahalleler de bu tür görüntülerle gün boyu arzı endam ederdi. Kavga yok, muhabbet vardı. Kabalık yok, nezaket vardı. Gürültü yok, sükûnet vardı. Riya yok, doğruluk vardı. Dayılar vardı özü sözü bir, şimdiki mafya tipi dayılar yok, dayılanmak yoktu. Bu durum, iki binli yılların başlarına kadar böyle devam etti. İki binli yıllardan sonra resmen bu şehrin dibine dinamit konuldu. Şehir; siyasetin yandışcı, dinci, istismarcı, adamcı ve kayırmacı anlayışına kurban edildi. Demokrat şehir yapısının yerini; taasupçu, yenilikçilikten uzak, siyasetin tahakkümünde yaşayan insan profillerinin çoğunluk haline dönüştüğü bir şehir halini aldı. Yeni yeni gelenek ve alışkanlıklar empoze edildi. Elazığ şehri modern kimliğinden koparılıp, tarikat ve cemaatlerin cirit attığı, dindar görünümlü sahte müslüman kişiliklerin şehri tahkim ettiği bir yola doğru itildi. Şehir insanı bu yobaz anlayışın kişisel çıkarlarına çanak tutan zihin yapısıyla inşa edildi. Demografik yapının bozulması, bu işin tuzu biberi oldu. Şehir içi teksas sokaklarını aratmaz hale dönüştü. Her gün yüzlerce silah sesi, onlarca çatışma, ölü ve yaralı sayısında olağanüstü bir artış görüldü. Uyuşturucu satışı ve kullanımında patlama yaşandı. Fuhuş hakeza öyle. Cumhuriyet döneminin ilk eğitim kurumlarının yer aldığı, yüzlerce ilim erbabı insanının yetişip ülke gelişimine katkı sağladığı, kültürü, konumu, musikisi ve insanıyla Anadolu’nun Hünkar mağfili şehirleri arasında yer alan Elazığ ve insanı, arzu edilmeyen olaylarla anılmaya başlandı. Yirmi, yirmi beş yıl öncesine kadar Türkiye’nin beş huzurlu şehrinden bir olan Elazığ, bu önemli şöhretini maalesef son yıllarda hızlıca kaybetmeye başladı. Benliğini korumuş güzel insanları tenzih ederek söylüyorum, bu şehir artık silahlı çatışmaların eksik olmadığı, uyuşturucunun peynir ekmek gibi satıldığı, dedikodunun, riyakâr dindarların, siyasi tahakkümün adeta kazık çaktığı bir şehir hâline dönüştü. Keşke Mecburiyet Caddesi yanlızca canı sıkılanların volta attığı, işsizlerin zaman harcadığı, kimilerin ise mağazalarını gezip dolaştığı, çay ocaklarında keyifli muhabbetlerin yapıldığı masum mecburiyetlerin uğrak yeri olarak hafızalarda kalsaydı. Üzülerek söylüyorum, Mecburiyet Caddesi dediğimiz Gazi Caddesi ve Elazığ, artık suçluların, hırsızların, mafyalaşmış gurpların, dedikodunun, şekilciliğin, tuhaf giyimli yeni yetmelerin, siyasal islam simsarlarının gezip tozduğu ve masum, kişilikli, öz değerleriyle barışık, aklı başında, medeni Elazığ insanının tüm bunlara maruz kaldığı, bunlarla yaşamak mecburiyetinde kaldığı bir cadde haline dönüştü. Şehrin etkin değerleri etkisizleştirilip, etkisizliğe mahkum edildi. “Sahipsiz Elazığ” kavramı, bir şehrin yerlerde sürünen değerlerinin afişe olduğu söylemdir. Mecbur değil Elazığ geride kalmaya; bir anlayışa, siyasi tahakküme, işsizliğe, örfsüzlüğe, ahlaksızlığa, uyuşturucu kullanımına, silâh seslerine, dedikoduya, bilinçsiz insan yığınlarına mecbur değil. Ve mecbur, tüm bu olumsuzlukların yaşanmadığı bir şehirde tıpkı eskisi gibi sükun içinde yeniden hayat sürmeye.
Kısacası Mecburiyet Caddesi( Gazi Caddesi); Elazığın Orta Asya’sıdır. Kültür kompozisyonudur. Bu şehir kültür, sanat ve musiki şehridir. Bu değerlerle değer bulabilir ancak Elazığ. Yetişmiş, donanımlı, liyakatli ellerle yapılmalı bundan sonra yapılacak olanlar. Aksi takdirde bu şehir ve bu cadde bu haliyle güzelliklerin yaşandığı değil, kötülüklerin mecburi hale dönüştüğü bir yer olarak kalacaktır.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)