Turan Sancağı Elazığ İl Başkanı İdris Demirkıran ile röportaj yaptık. Kadınların ve gençlerin toplumdaki öneminden ve bu konuda yapılması gereken çalışmalar hakkında bilgiler verdi. “KADINLAR BİZİM NESLİMİZİN DEVAM ETMESİNİ..
Turan Sancağı Elazığ İl Başkanı İdris Demirkıran ile röportaj yaptık. Kadınların ve gençlerin toplumdaki öneminden ve bu konuda yapılması gereken çalışmalar hakkında bilgiler verdi.
“KADINLAR BİZİM NESLİMİZİN DEVAM ETMESİNİ SAĞLAMAKTADIR”
Kadınların toplum içerisindeki öneminden bahseden Turan Sancağı Elazığ İl Başkanı İdris Demirkıran, “Öncellikle bu konuşma fırsatını bize verdiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Bu vesile ile Güçlü Haber ajansı Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Recai Güçlü’ye ve Genel Koordinatörü Ömer Tolga Güçlü’ye çok teşekkür ediyorum. İnşallah akışımız daha güzel olur ve halkımızın teveccühüne daha çok layık oluruz. Şimdi ben daha önce de söylemiştim kadınlarımızın sorumlukları çok fazladır. Geçen programda da açıklamıştım; önce birinin kızı olurlar, sonra birinin kadını ve daha sonra da birilerinin annesi olurlar. Cahiliye döneminde kadını mal gibi gören, eşya gibi gören bir döneme geldik gibime geliyor. Biliyorsunuz ki, İslam kız çocuğunu mezardan çıkardı ve kadını başımıza taç etti. Çünkü kadınlar bizim annelerimizdir, bacılarımızdır ve neslimizin devam etmesini sağlamaktadırlar. Kadınlar bizim annelerimizdir, insan annesine kıyabilir mi? Annesini diri diri toprağa gömebilir mi? Şu an toplumun gittiği tamamıyla bu şekildedir. Size bunu Osho’dan güzel bir söz ile destekliyeyim “Sana bir ruh üflendiğinde bir kadının karnındasın, ağladığında bir kadının kucağındasın, aşık olduğunda bir kadının kalbindesin ona güzel davran“ diyor. Dolayısıyla her dilde, her ırkta ve her dinde kadın kutsaldır. Bizlerin bu kutsiyeti kabullenmemiz ve kadınlarımıza sahip çıkmamız gerekiyor. Şu an ne yazık ki kadın toplumda gerekli değeri görmüyor, bu değeri görmesi için de bizim sürekli platformlarda bunları gündeme getirmemiz lazım. Biz ne yazık ki kadınlarımızdan çok gündemi ekonomi veya savaşlarla meşgul ediyoruz, önce biz toplumumuza sahip çıkacağız. Bizim ana unsurumuz olan kadınlarımız zaten toluma gerekli nizamı verecektir” dedi.
“GENÇLERİMİZİ TOPLUMA KAZANDIRMAMIZ GEREKİYOR”
Gençlerin toplumdan uzaklaştırıldığını ve tekrar topluma kazandırılmaları için yapılması gerekenleri belirten Demirkıran, “Şimdi ben daha önce de yine söyledim, yine söyleyeyim biz dedik ki; bizim şu anda taş bloklardan ve ekonomik kazançlardan başka düşüncesi olmayan büyüklerimiz -tabi herkesi arz etmiyoruz kimsede bunu üstüne almasın- ama bizim her zaman gündeme getirdiğimiz yitip giden bir gençlik var diyoruz ve bu gençlik ne yazık ki taş bloklara gömülmüş durumdadır. Taş bloklara gömüldüğü için de ya bir bilgisayar elinde, ya da bir telefon var ve akşama kadar bunlar oyun oynama suretiyle günlerini bitiriyorlar. Bizim dönemimizdeki gençler, bizler mesela Teomanları, Metehanları, Atilaları dinlerken dedelerimiz bizlere bunları masalsı bir tarzda verirdi ve biz onları şevkle dinlerdik, zevkle dinlerdik. Ya çocuğa soruyorum Teoman kimdir? Bana nerdeyse rockçı Teoman’ı gösterecek, Metehan kimdir? Bilmiyor. Metehan biliyorsunuz ki yeryüzünde ilk düzenli orduyu kuran insandı ama ne yazık ki biz bundan bir haberiz. Ya hun devletinin nasıl yıkıldığını soruyorum bihaberiz. Biz önce tarihimizi ele alacağız. Tamam geçmişte yaşayacağız demiyoruz, günümüz teknolojisine uygun yaşayacağız ama geçmişten gelerek yaşayacağız. Düzenli orduyu kurmuşsun elinde ordu yok, dünyaya hükmetmişsin elinde dünya yok, boğuştuğun şeylere bakıyorsun, atalarından geçmişten gelen şeylere bakıyorsun hepsi çelişkili. Biz eskiden biliyorsunuz ki ilk çağ, orta çağ, yeniçağ, yakın çağ olarak giderdik. Çağ kapatıp çağ atlayan Fatih Sultan Mehmetleri dinlerdik ama biz şuna da tamamı ile ekonomi dışında başka bir şey konuşmuyoruz. Bu ekonomi konuşmaları böyle devam ederse, bu toplum içerisinde gençlik ne yazık ki kaybolacak. Biz de diyoruz ki, taş bloklar yerini, geçmişten günümüze gelerek bunlara o masalsı tatla bizim tarihimizi anlatarak gençlerimizi tekrar topluma kazandıralım. Biz kendi ürettiğimiz çoğu şeyi zaten şu an Avrupa’nın üretimi zannediyoruz. Dediğim gibi gençlik her şeyden bir haber yaşıyor. Gençliği tetikleyen ya da olumsuz etkileyen bir sürü dizi ve film de var. Eskiden biz filmleri ailecek oturup seyrederdik. Şu anda tamamı küfürlü, mafya tarzı silahlı çatışmalar eyleminde geçen filmlerimiz var. Hadi bunu geçtim güncel programlar var. Bu güncel programlarda, yok efendim 3 yaşındaki çocuğun kafasında taşı kırmış, yok efendim baldızına göz koymuş, yok efendim şunu yapmış, yok efendim bunu yapmış, bunları yaptığımız zaman bu günlük programlar bizi bir süre etkiliyor. Belki biz büyükler olarak, bundan etkilenmeyebiliriz ama çocuk onu aldığı zaman onu artık günlük yaşantı haline getiriyor. Bunu yapmaması için de bizim ne yapmamız lazım, bazı yasaklar getirmememiz lazım. Yasağı kime getireceğiz, gençlere değil, kendimize yani iğneyi kendimize, çuvaldızı onlara batıracağız. Eğer biz toplumu bozuyorsak, zaten bizim o gençlerden bir beklentimiz olmayacak. Diğer bir konu da bizim sokaklarda şu anda yaşayan ve bu dediklerimizin hepsinden bir haber olan ne yazık ki eli tutulmamış çocuklarımız var. Bu çocukları da bir an evvel sahiplenip gerekirse orduda, gerekirse üst düzey bir yere yerleştirmemiz lazım. Ne siyaset ne ticaret ne de olduğumuz hayat içerisinde hiçbir şey okuldan başlamıyor. Okul sana eğitimini verir, matematiğini, edebiyatını verir ama sana hayatı vermez. Geçmişten günümüze geldiğimiz zaman peygamberler tarihine de bakarsanız eğer ne Mısır’ı kurtaran Hz. Yusuf bir üniversite mezunudur ne de adaletiyle hükmeden bir Hz. Ömer bir üniversite mezunudur. Günümüzde tamamıyla koltuk sevdalısı sıcak yerine oturup da soğuğu görmeyen insanlar var. Yazıktır bunlara, bu gençlerimize yazık, bunları bir an evvel bir çatı altında toplamamız lazım. Bizim de şu an yaptığımız çalışma bu zaten. Şu anda mahalle sorumlusu gençlerimizi seçiyoruz ve bu gençleri bir araya toparlamaya çalışıyoruz. Biz isterdik ki mesela özel bir tarih profesörü veya özel bir etkinlik bizleri çağırıp da ağırlasınlar. Bizim bilmediklerimizi anlatsınlar çünkü biz tarihimizi okuduğumuz kadarıyla biliyoruz. Bizim daha bilmediğimiz sürüyle işler var. Mesela biz Kore savaşlarını şunları bunları hep dedelerimizden öğrenmişiz. Yani bunlar tarih kitaplarına Kore’de bize ağaçta mermi geliyordu demez ama dedem diyor, “Biz Kore’ye bir girdik ağaçlardan bize mermi geliyordu.” Bunun canlı kanıtı bu. Biz gençlerimize masalsı ve güzel bir şekilde tarihimizi dokuya dokuya işlemek zorundayız. Tabi bunu ruhsuz asık suratla değil, güler yüzlü ve tevazu içerisinde anlatmalıyız. Dediğim gibi gençlik böyle devam ederse, bizim bu gençlikten bekleyebileceğimiz çok fazla be şey yok. Biz Elâzığ olarak böyle bir çalışmayı yapıyoruz. Türkiye genelinde böyle bir çalışma var mı? Bir diğer başka konu ise, gençlik festivalleri düzenleniyor, ondan sonra gençliğe yönelik festivaller var. Bir sürü şey oluyor ama bu gençlik festivallerinde kaç gence söz hakkı verildi? Kaç gencin fikri soruldu? Benim hatırladığım kimse yok. Genelde bir kişi çıkar konuşur, o gençler de dağılır gider. Ya arkadaş sen bu genci buraya getirmişsin en azından 3’üne, 5’ine 10’una bir söz hakkı ver. Onlar da söz hakkı sahibi olduğunu bilsinler. Şimdi bana söz hakkı verilmeyen bir toplumda benim ne işim olur ki, çayımı çorbamı içer kalkar giderim. O anlatılan benim çok umurumda değil. E siz gençlik festivali diyorsunuz, hangi sanatçıyı getirelim diye seslendirme yapıyorsunuz. Böyle bir gençlik festivali olmaz ki, gençleri aynı çatı altında buluşturalım diyorsunuz, hepsine ekonomiden ondan şundan siyasetten söz ediyorsunuz. Bu gençliğin tamamı siyasetçi olmaz, bu gençliğin tamamı ekonomist olamaz. Bunun içerisinde işçisi olacak, çorbacısı olacak, o olacak, bu olacak ama kendi kültürünü, kendi tarihini, kendi yaşayış biçimini, kendine göre düzenleyecek. Ayrıca ırkçı söylemlerden de lütfen uzak duralım. Özelikle gençlerimiz için çok tehlikeli bunlar” ifadelerinde bulundu.
“GENÇLERİMİZE İŞ İMKANI SAĞLAYACAĞIZ”
Turan Sancağı teşkilatının gençlere yönelik yapacakları çalışmaları açıklayan Turan Sancağı Elazığ İl Başkanı İdris Demirkıran, “Şimdi biz Allah nasip ederse, yarınki toplantımız da büromuzun açılmasının startını vereceğiz. Büromuz açıldıktan sonra tüm geçlerimizi yanımıza alacağız. Daha önceki programda da söylemiştim belediye başkanımız Sayın Şahin Şerifoğulları ile biz bir türlü bir araya gelemedik. Bizim düşüncemizde olan bir gençlik lokalimiz var, bu lokal içerisinde tabi burası Elâzığ olma münasebetiyle hem Elâzığ’a özgü günler düzenlenecek hem Elâzığ’ın kültürü yaşatılacak hem genel anlamda tarih söyleşiminiz olacak oradaki gençlerle hem de genel anlamda telefon, televizyon ve tablet bulunmayacak. Tamamıyla ders çalışmaya, kitap okumaya yönelik programlarımız olacak. Bizim bu çalışmamız inşallah güzel bir sonuç getirir. Üye olsun ya da olmasın ayrım yapmadan gençlerimize iş olanakları sunacağız. Çocuklarımız hem çalışıp kazanacak hem de bize dahil olacaklar. Bu şekilde güzel bir aktivite düşünüyoruz. Sayın Belediye başkanımızla bu konu için en kısa sürede bir araya geleceğiz” dedi.
“MAKAM SAHİPLERİNİN DAHA DUYARLI OLMASI GEREKİYOR”
Makam sahiplerine uyarılarda bulunan Demirkıran, “Şimdi her makamda her mevkide biliyorsunuz ki, bir eksiklik muhakkak ki vardır. Tabi ben bunu Elâzığ için çok fazla ön plana almıyorum. Elâzığ’daki çalışmalar şu an genel anlamıyla bildiğim kadarıyla veya halkımızın diliyle iyidir. Ancak biliyorsunuz ki Abdürrahim Karakoç’un bu konuda güzel bir şiiri var; “Gitmişti makama arzı hal için bey dedi yutkundu eğdi başını, bir azar yedi ki oldu o biçim şey dedi yutkundu eğdi başını, kapıdan 4 büklüm çıktı dışarı gözler çakmak çakmak benzi sap sarı bir baktı konağa alttan yukarı vay dedi yutkundu eğdi başını.“ Demek istediğim şu ki, şu an insanlarımızın birçoğundan aldığımız, bize gelen duyumlar içerisinde söylüyorum, biz bir makama gittiğimiz zaman makam sahibinden çok makamın önünde bekleyen bizi engelliyor. Biz arzı halimizi, durumumuzu anlatamıyoruz. Kapıdaki notunu tutuyor, içeri veriyor ya da vermiyor bundan haberimiz yok diyor. Şimdi böyle makam sahipleri de lütfen daha dikkatli olsun, daha duyarlı olsun. Özelikle makam sahiplerinin özel kalemleri veya danışmanları veya sekreteri her neyse bu konuda daha duyarlı olsun. Zira olabilir ki o makamda oturanın eğer bundan haberi yoksa, onun hakkı o kapıda beklenenden sorulacaktır bunu da unutmayalım. Lütfen daha duyarlı olalım, daha temiz Türkiye için daha temiz bir ülke için daha temiz bir gelecek için lütfen birbirimizi kırmayalım” açıklamalarında bulundu.
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)