Değerli Hemşehrilerim ve Okurlarım, Bu hafta da sizlerle olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Emeklinin, asgari ücretlinin sabahları uyanır uyanmaz düşündüğü ilk şey ne olabilir? Kira? Faturalar? Yoksa markete gitmeden önce bir kez..
Değerli Hemşehrilerim ve Okurlarım,
Bu hafta da sizlerle olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Emeklinin, asgari ücretlinin sabahları uyanır uyanmaz düşündüğü ilk şey ne olabilir? Kira? Faturalar? Yoksa markete gitmeden önce bir kez daha hesap kitap yapmak mı? Eminim hepimiz bu soruları bir şekilde düşünüyoruz ya da yakınımızdaki birinden duyuyoruz. Çünkü yaşam şartları, hepimizin ortak meselesi haline geldi.Her yılın sonuna doğru gündemimiz belli: “Zam yapılacak mı?” Ya da daha doğrusu, “Bu zam bizim hayatımıza ne katacak?” İşte tam da burada, içimde bir burukluk hissediyorum. Çünkü konu artık sadece para değil; mesele, insanların onurlu bir yaşam sürme hayaliyle ilgili. Markete her girdiğimde aynı sahneye şahit oluyorum. İnsanlar ellerinde telefon, bir yandan fiyatları not ediyor, diğer yandan neyi alıp neyi bırakacaklarına karar vermeye çalışıyor. Bu sadece maddi bir sıkıntı değil, aynı zamanda duygusal bir tükenişin de göstergesi. Bazen raftaki o peynir ya da yağ, aslında bir bütçe kaleminden fazlası oluyor; “Bugün de yetemedim” duygusunu simgeliyor. Emekliler için bu tablo daha da ağır. Hayatını çalışarak geçirmiş, çocuklarını büyütmüş, vatana hizmet etmiş biri neden bu kadar zorlanmalı? Çocuklarının eline bakmayı istemediği için utanç duyan bir baba, torununa istediği hediyeyi alamadığı için iç çeken bir anne düşünün. Bütün bu hikayeler, bizim gerçeğimiz. Zam konuşmaları yapılırken hep bir umut doğar. “Acaba bu kez daha fazlasını yapabilirler mi?” diye düşünürüz. Ama gerçekler acımasız. Enflasyonun peşinden koşan zamlar, insanların alım gücünü artırmıyor, sadece günü kurtarmaya çalışıyor.İnsanlar sürekli diyor ki: “Asgari ücrete zam gelse ne olacak, iki gün sonra her şeyin fiyatı artacak.” Haklı mı? Maalesef haklı. Çünkü sadece maaşlara yapılan zamlar yetmiyor; hayat pahalılığına çözüm getirilmesi gerekiyor.Şimdi şöyle bir düşünelim. Ekonomik reformlardan, sistematik değişikliklerden bahsetmek kolay ama bunu insanların hayatına nasıl yansıtacağız? İşin özü burada yatıyor. İnsanlar sadece “hayatta kalmak” istemiyor; biraz nefes almak, kendilerine ve sevdiklerine zaman ayırmak, hayattan keyif almak istiyor. Vergi yükünün azaltılması, kira yardımları, temel ihtiyaçların fiyatlarının kontrol altına alınması gibi şeyler aslında kulağa çok basit geliyor. Ama bu basit adımlar bile insanların hayatında büyük bir fark yaratabilir. Unutmamamız gereken bir şey var: İnsanlar sadece çalışmak ve borçlarını ödemek için yaşamıyor. Bir akşam çocuğunuzla oturup rahatça yemek yemek, komşularınızla sohbet edebilmek, sevdiklerinize küçük bir hediye alabilmek… İşte hayatı anlamlı kılan şeyler bunlar. Eğer bu duygular elimizden alınırsa, sadece maaşlara değil, hayatlarımıza zam yapılsa bile eksik kalır. Çünkü insanca yaşamak, sadece bir gelir meselesi değil; bir hak, bir onur meselesi.
Emeklinin, asgari ücretlinin yüzünü güldürecek bir değişim görecek miyiz bilmiyorum. Ama tek bildiğim, bu insanlar daha iyisini hak ediyor. Ve bunu sağlamak sadece yöneticilerin değil, hepimizin sorumluluğu.
Unutmayalım, daha güzel bir hayat mümkün. Ama önce buna gerçekten inanmamız ve bunun için bir şeyler yapmamız gerekiyor.
KALIN SAĞLICAKLA….
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)