Uncategorized

DEİZİM VE Z KUŞAĞI

Kritik bir dönemde yaşıyoruz. Bu dönemde düşünüyor ve bu dönemde yazıyoruz. Uzun zamandır vekâlet savaşları, biyolojik savaş, biyoterör, genetik manipülasyon, ticaret savaşları, ekonomik krizler, ırkçılık, büyük sıfırlama, dijital diktatörlük, din..

Nevzat ÜLGER
NEVZAT ÜLGER

Kritik bir dönemde yaşıyoruz. Bu dönemde düşünüyor ve bu dönemde yazıyoruz.

Uzun zamandır vekâlet savaşları, biyolojik savaş, biyoterör, genetik manipülasyon, ticaret savaşları, ekonomik krizler, ırkçılık, büyük sıfırlama, dijital diktatörlük, din istismarı, küresel iklim değişikliği, salgın hastalıklar, yoksulluk ve daha pek çok gelişmeyi eş-zamanlı olarak tecrübe ediyoruz. Tarihî, sosyal ve kültürel eksenli büyük dönüşümler yaşanıyor. Hâliyle bunların memleketimize, yakın coğrafyamıza etkileri sandığımızdan daha büyük. Bizi biz kılan gelenekler çözülüyor, toplumsal bağlar zedeleniyor, inançlar sulandırılıyor, ahlaki ve insani değerler aşınıyor…

Son yıllarda Hıristiyan dünyanın kendi iç krizlerinden doğan deizm popüler kültürün önemli terimleri arasındaki yerini aldı. Açıkçası mevcut tartışmaların ne Orta Çağ ne de Aydınlanma Dönemi’ndeki derinliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Yine de deizm adına bir çıkarımda bulunacaksak, tarihselcilik tartışmaları, mucizelerin gerçekleşmediğine dair birtakım iddialar, vahyin ezeli kelamın bir unsuru olarak değil de peygamberin ifadeleri olarak anlaşılması, her ne kadar teolojik derinlikten yoksun olsa da pratik anlamda deizm değirmenine su taşımaktadır. Bu yönüyle kanaat teknisyenlerinin önemli bir kısmı Z Kuşağı tanımlaması üzerinden yürütülen “deizm” operasyonunun gönüllü taşeronluğunu üstlenmiş oldular.

Popüler anlamda deizm, dünyayı yüce bir varlığın yarattığını, daha sonra kendi başına bıraktığını ileri sürer. Gerçek manada deizm ise, dünyanın ilahi bir yaratıcısının var olduğunu kabul ederken, buna karşın herhangi özel bir ilahi vahyi reddederek, tek başına insan aklının doğru bir ahlaki ve dinî yaşam için gerekli olan her türlü bilgiyi bize sağlamada yeterli olduğunu iddia eder. Daha kritik bir tanıma göre ise deizm Tanrı’ya ibadeti esas alır fakat kaynağını dinden almayan seküler bir ahlaka dayanır.

Son kertede aşkın bir din ve Tanrı anlatısına sahip olmayan deizm bir din olgusu değil, bir yanlış Tanrı tasavvurudur. Dini vicdanlara hapseden bu süreçte insanın hırsını gemleyen ne kadar değer varsa tümü rafa kaldırılır.

Liberallerin istediği, dünyaya müdahale etmeyen Tanrı telakkisi bakımından Simon Critchley’in şu sözleri oldukça manidardır: “Liberalizmin siyasi teolojisi her tarafa yayılmış zayıf bir deistik Tanrı’dır. Liberal kişi, (…) bir Tanrı ister, ama istediği Tanrı dünyada etkin olan bir Tanrı değildir.”

Müslümanlık soyut bir Tanrı inancına sahip olmak değildir, dini yalnızca Allah’a has kılmaktır. Bu ise O’nun (Tanrı’nın) dinini kabul etmek demektir. Kur’ân’ın bütünlüğünden anladığımıza göre Allah’ın halis dinini kabul etmek, onun ulûhiyetine şirk koşmadan edilen bir iman, bu ilahın ahlaki ilkelerini/hayatın tümüne ilişkin yasalarını mutlak bir kabul, ahiretle ilgili kesin bir teslimiyet demektir.

Deizm geçmişte genelde bir grup filozofun Tanrı görüşüydü. Şimdilerde yeni yetme marjinal bir gençlik kesiminin Tanrı anlayışı sanılıyor. Maalesef konu bununla sınırlı değildir. Günümüzde deizmin belli mahfillerde özellikle köpürtülmesi ve medyanın çeşitli mecralarında sıkça duyulması ile “kapitalist-neoliberalist küreselleşmenin sömürü düzeni arasında” sanılanın ötesinde bir bağ vardır.

Deizm tanımlamaları bir kez daha göstermektedir ki deizmin, ateizmden önceki son durak olduğu yabana atılacak bir yaklaşım değildir. Modernleşme sürecinin itikadi temayülü olan deizm, varlığın “otonomluğu” tezi üzerinden Tanrı’nın hayattan kovulduğu yeni bir çığır açma girişimidir.

Sonuçta insan kararlarında neyi ölçü alıyorsa tanrısı odur. Zira Tanrı kural koyandır. Bu durumu deistler iyi düşünmeli. Madem bir Tanrı varsa, onun insanla/evrenle irtibat kurmaması mümkün değildir. Deizmin yani “akıl dini” rüyasının, dinle ilgili tartışmaların etrafında döndüğü merkezî mefhum olduğunu düşünenlerin, bu bakış açısının küresel elitlerin “küresel din” telakkisiyle ilişkisini dikkate alarak yola çıkmaları gerekir.”

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL