“Çok kıymetli takipçilerim, değerli okurlarım, sizlerle her hafta olduğu gibi bugün de insanı insanlığı ilgilendiren yeni bir konu ile buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum… “Sevgili okurlarım ; “Cennete giden yol iyilikten geçer…
“Çok kıymetli takipçilerim, değerli okurlarım, sizlerle her hafta olduğu gibi bugün de insanı insanlığı ilgilendiren yeni bir konu ile buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum…
“Sevgili okurlarım ;
“Cennete giden yol iyilikten geçer. Cennete iyiler gidecektir. Peki iyi kim, iyilik nedir? İyi, nefsin iyi dediği değil, Allah’ın iyi dediğidir. İyi kimse, iman edip salih amel işleyendir. Kısaca. İyi insan ALLAH’ ın rızasını gözetir devamlı. İyi insan ahiret merkezli dünya hayatı yaşar. Bunun için dünyada erdemli bir hayat tarzı benimser. Yalan dolan, fırıldak işlere girmez. Aldatmaz, incitmez, nereden gelirse gelsin küpünü doldur demez ve helal haram duyarlılığını gözetir. Öyleyse bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır” özdeyişini unutmamak, bazı hallerde kötülük yapana bile iyilikle karşılık vermek kardeşlik bağlarını güçlendirir, maddi ve manevi değerlerin kime ait olursa olsun ortak olduğu ve korunması gerektiği düşünce ve duygusuna hayat verir. Başka bir deyişle “Ne verirsen elinle o gider seninle” bu ifadenin dini ve manevi anlamı şudur; bu dünyada yapılan her iyiliğin her kötülüğün öldükten sonra da bir karşılığı olduğunu ifade etmesidir. İslam dininde cennet cehennem kavramı inancın temelinde vardır. Bu nedenle de ‘o gider seninle’ ifadesi günah ve sevap kavramları ile ilgilidir. Anlamı şöyledir. Bir insanın yaptığı tüm iyiliklerin mutlaka bir karşılığı olduğunun bir ifadesidir. Bir insan iyiliği tüm kuralları ile birlikte yaptığı işlerin mutlaka bir gün karşısına yine iyilik olarak çıkacağı atasözünde anlatılmaktadır. İyiliğin karşılıksız kalmadığı gibi kötülüklerinde bir karşılığı olduğu da yine verilen mesaj içerisinde yer almaktadır. “O, halde şu üç günlük dünyamızın son anını son dakikasını veya son nefesini yaşarken; infak tan başlayayım…
“Sevgili okurlarım ;
“Unutmayalım ki; “İnfak, Allah için malından, parasından, ürününden harcamak demektir, özellikle başta hergün olmak üzere, ramazan ve kurban ayında da Allah’ın bize emanet olarak verdiklerinden bizler de ihtiyaç sahiplerine gönül rahatlığı ile vermeliyiz. Biz hiç birşeyin sahibi değiliz, Malda mülkte Allah’ ındır. O kendi ihsanından bizlere veriyor ve ihtiyaç sahiplerini gözetmemizi istiyor. Allah bizlere Zekat, fitre ve kurban ile ihtiyaç sahiplerine ulaşmamızı emrediyor. Dinen bu ibadetleri yapabilecek konumda olan bizler, fakir fukarayı gözetmek durumundayız. Aksi halde günah işlemiş oluruz. Özellikle zekat çok önemlidir, zekat verebilecek durumda olup dinen zengin sayılan biz insanlar, fakirin hakkını Allah’ın rızasını gözeterek vermek zorundayız. Bu yapılanlar dışında bir de insanın gönlünden geçerek, ihtiyaç sahiplerine yardımcı olması durumu vardır ki, o da infaktır. Allah cc buyuruyor: “Allah kendi yolunda infak etmemizi. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmamamızı Amellerimizin hepsinin en güzeli olmasını emrediyor. Allah iyilik yapanları hayır hasenat, amel’i salih işleyenleri sever. “Allah için İnfak etmekten, Allah için vermekten uzak durursak kendi ellerimizle kendimizi tehlikeye atarız. Aldığımız nefes bile bizim değilken biz niye Kârun gibi veya onun izinden gidenler gibi.. zengin olma derdine düşüyoruz. Zenginlik ayıp değildir, fakat hakkını da vermek gerekir. Hakkını vermek de yoksulu, fukarayı gözetmekle, onların hakkını vermekle olur. İsraf içinde lüks içinde şatafatlı yaşamakla Allah’ın rızasına ulaşamayız.
“Sevgili okurlarım ;
“Sanırım şu örneği hepiniz de İyi biliriz. “Hz.Ebubekir’in çok zengin biri olduğunu bilmeyen yoktur..Varını yoğunu Allah için harcadığını biliriz. Buradan yola çıkarak, Müslüman en güzeline layıktır. ihtiyaç sahiplerine elinden geldikçe ihtiyaçlarını karşılamak bir Müslüman olarak aslı görevimiz olmalı, hayır hasenat sahibi bir insan olarak yaşarsak, Allah’ın bizlere verdiği zenginlik emanetinin hakkını veriyoruz demektir. Böyle zenginlerimize ne mutlu Fakat bu zorunlu ibadetleri yapmayanlar da hatırı sayılır derecededir. Zaten zekat, fitre ve kurban ibadeti hakkıyla yapılabilse, toplumda ihtiyaç sahibi insan kalmaz. “Namaz, bizi yolun yarısına; oruç, Sadaka (infak) ise, mülkün sahibi Allah huzuruna çıkarır.” Hz Ömer kendisi bu konuda hassas olduğu gibi zenginlerden de bu hassasiyeti istemiştir. Onun zamanında insanlar zekat verecek insanları bulmakta zorlandıklarını biliyoruz. Neden derseniz, çünkü herkes üzerine düşeni dürüstçe yapıyordu da ondan. “Rahat ve huzur infaktadır, Allah için harcamaktadır. Bizim bir verdiğimize Allah en az on veriyor, bundan daha karlı alışveriş olabilir mi ? Allah’ın rızası; fakirin, yetimin öksüzün, masum ve mazlumun yanındadır. Az çok demeden gerekirse, peygamber efendimiz (s.a.v.) in ifade ettiği gibi, yarım hurma ile bile olsa tasadduk etmeliyiz. Bazen verilen bir lira bin liradan bile daha kıymetli olabilir. Biz yine de verirken elimizi korkak alıştırmayalım. Ne verirsek elimizle o da gider bizimle. Kefenin cebi yok, kimse bu dünyadan salih amel ve sadaka’i cariye dışında bir şey götüremiyor. Dünya malı dünyada kalıyor asıl yatırım ahirete yapılandır.
“Sonuç olarak;
“Şu güzel mesaj ile bitireyim; “Peygamber efendimiz S.A.V döneminde “Bir adam ‘bu gece sadaka vereceğim’ der ve gidip sadakasını bir fahişeye verir. Halk, ‘Bu gece bir fahişeye sadaka verildi’ diye dedikodu ederler.. Sadaka veren adam ise, ‘Allah’ım! Fahişeye verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun der. Bu gece de bir sadaka vereceğim’ der ve gidip sadakayı bir zengine verir. Bu sefer de, ‘Bir zengine sadaka verildi’ diye dedikodu ederler. Adam, ‘Allah’ım! Zengine verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun der. Bu gece de sadaka vereceğim’ der ve gidip sadakayı bir hırsıza verir. Yine, ‘Hırsıza sadaka verildi’ diye dedikodu yaparlar. Adam, ‘Allah’ım! Hırsıza verdiğim sadakadan dolayı sana hamd olsun” der. “O, sadakaları veren kişiye şöyle denildi: Verdiğin sadakalar kabul edildi. Ancak, fakat, lakin, belki de verdiğin sadakalar sayesinde o fahişe fuhuştan vazgeçecek, belki o zengin senden ibret alacak ve Allah’ın kendisine verdiği maldan infak edecek, belki de o hırsız hırsızlıktan vazgeçecek. Vah vahhh ne kadar hamd etsek azdır…
“O, nedenlededir ki;
Mülk Allah’ındır, biz insanlar ise sadece mülkün bekçileriyiz. Yâni mülk üzerinde tasarrufta bulunma yetkisine sahibiyiz. Mülkün sahibi sadece ve sadece Allah’tır. Tasarrufta bulunana kula tasarrufu altındaki malda fakirlerin de haklarının bulunduğunu bizlere bildirmiştir. Allah bizlere bahşettiği sonsuz rızık ve nimetleri Hak yolunda harcamayı nasib etsin ve nefsimize uymaktan, cimrilikten bizleri muhafaza eylesin. Selam olsun iyilere ve iyilik yolunda yürüyenlere, infak edenlere. inşaallah. Vesselam…..
“Bir diğer hafta başka güzel konularda buluşmak dileklerimle…
“Kul Selahaddin CANPOLAT”
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)