Uncategorized

İNSAN DÜPEDÜZ BİR HAYVANDIR

Gün yok ki,ağzımız açık,hayretler içinde donup kalmayalım yaşananlara. Bu da mı oldu demeyelim,teessüf ederek. Endişesiz, huzursuz, gelecekten kaygısız bir günümüz,bir anımız kalmadı gün yok ki. Daha ne olabilirkinin daha kötüsünü..

CEBELİ YERLİKAYA
CEBELİ YERLİKAYA

Gün yok ki,ağzımız açık,hayretler içinde donup kalmayalım yaşananlara. Bu da mı oldu demeyelim,teessüf ederek. Endişesiz, huzursuz, gelecekten kaygısız bir günümüz,bir anımız kalmadı gün yok ki. Daha ne olabilirkinin daha kötüsünü beklemek artık sürpriz olmasa gerek.İnsanlar medenileştikçe ilkelleşiyor,vahşileşiyor desek yeridir.
Aristo;”İnsan,düşünen hayvandır.”demişti insan psikolojisini tasvir ederken. F.Nıetzche bir adım öteye giderek;”İnsan,düpedüz hayvandır.”demişti.İnsanın karmaşık ruh hali ve yapısına dair çok şey söylendi filozoflar tarafından şimdiye kadar. Hiçbiri,tam olarak insanın düşünce yapısını,zihin süreçlerini anlayamadı veya tanımlamakta güçlük çekti. Gelinen şu noktada,anlamamakta haksız olmadıklarının hakkını vermek gerek.Aristo’nun yumuşak söylemine rağmen Nıetzche’nin”İnsan düpedüz bir hayvandır.”söylemi sanki bugünler için söylenmiş bir söz gibi. Düşünen, öğrenen,anlayan bir varlık olarak insanların,vahşi hayvanların ötesinde bir içgüdüye sahip olmaları ve bunu bugünün gelişmiş insan beyni ve teknoloji çağında hala sürdürüyor olmaları ve ilkçağ ilkelliğinde bile olmayan bir güdünün ötesinde hareket etmeleri,akıl alır iş değil. Haber bültenlerinde veya sosyal medyada sık sık duyuyoruz kadın tacizlerini,cinayetlerini,çocuk taciz ve istismarlarını. Bu seferki daha çok dondurdu kanımızı. Nereye doğru gidiyoruz sorusunu,daha vurgulu şekilde sormamıza sebep oldu. Antalya’daki Elmalı davasında anne ve üvey babanın ayrıca annenin iki erkek arkadaşının ve kardeşinin altı ve sekiz yaşlarındaki biri erkek diğeri kız olmak üzere kendi çocuklarını cinsel istismara maruz bırakmaları,olayın yargıya intikal etmesiyle tutuklanıp sonrasında tahliye edilmeleri,toplum tarafından infiale neden oldu. Bu iki yavrunun sözlü ve resimli beyanları ve hastanelerin adli tıp raporları tüm gerçekliği ortaya koyarken suçlularının tahliye edilmesi, vicdanları olduğu kadar adalete olan güven duygusunu kökünden sarstı. Düşünün ki bir anne bir baba,dayı ve birkaç kişi hem istismar ediyor hem de istismara aracılık ediyor. Nasıl hayvani bir düşünce tarzıdır bu, ne biçim kokuşmuşluk,dibe vurmuşluktur bu. Ahlaksızlığın yırtılmayan perdesi kalmadı benim ve toplum nezdinde yaşanan bu son olayla. Ve tüm kanıtlara rağmen bu pislikleri salıveren o vicdansız,adaleti tesis etmekle yükümlü sorumlu kim varsa bu kararla bu suçun ortağı olmamış? Daha ne kanıt gerekli ki adaleti harekete geçirmeye bu kararı veren o yargı mensuplarını ikna ve tatmin etmeye. Bu olay gösteriyor ki, ahlaki erozyon toplumun tüm kesimlerini,tüm kurumlarını çepeçevre sarmış durumda. Toplumda da bu böyle,adaleti sağlamakla yükümlü yargı kanadında da. Devlet yetkilerinin bir iki açıklamayla bu işi geçiştirme çabası da evlere şenlik .Oysa devlet;var olan kurumlarıyla kendi vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamakla yükümlü değil mi dir?
Son zamanlarda sosyal medyanın gücü,oluşan tepkiler sonucunda birçok olay yargının harekete geçirilmesini sağladı .Bu da, sosyal medya olmasaydı yargı harekete geçmeyecek miydi,yapanların yanına kâr mı kalacaktı tüm işlenen suçlar sorusunu akıllara getirmiyor değil?
Devlet kurumlarının bir an önce gerekli tüm kanuni müeyyideleri en ağırından olacak şekilde yasalaştırıp, adalet mekanizmasını daha işler hale getirmesi gerekiyor. Yasal boşlukların doldurulması,suçluların suçu işlerken sonuçlarını düşünerek vazgeçeceği ağır yasaların hayata geçirilmesi gerekiyor. Karar verici yargı mensuplarının ise kanıtlarla birlikte toplum vicdanını tatmin edici,daha vicdani kararlar alması gerekiyor. Aksi durumda; bu tür olaylar toplumun ahlâkî değerlerini,sürdürülebilir devlet geleneğini,toplumun bir arada yaşama ahengini altüst ederek,devletin geleceğini riske atacaktır. Ernest Renan;”Ahlâk cemiyetin temelidir.” Derken ahlakın toplum yaşantısındaki önemine işaret etmiştir. Öte yandan yine Sokrates;”Devletler kanunlarla değil,ahlakla daha iyi yönetilir.”Diyerek, devletin ahlaki değerleri toplumda hakim kılması gerektiğini,toplumu da bu yönde yönetmek gerektiği düşüncesini vurgulamaya çalışmıştır. Hepimizin ahlâklı olmaya,İnsan olmanın erdemini yansıtmaya ve yaşamaya,devlet kurumlarının ve yönetenlerin de bu güzellikleri sağlamaya ve huzuru tesis ederek toplumu iyi yönetmeye ihtiyacı var.İçimizi kuşatan bir ahlâkî erozyon tehlikesi var. Var olan güzel hasletlerimiz içimizden kayıp gitmeden,daha çok şey kaybetmeden,toplumun tüm katmanlarına, güzel ahlâk tohumlarını ekmeliyiz. Bu;tüm toplumun olduğu gibi devletin de en asli görevidir. Tüm bu yaşananlar ışığında insanın;”İnsan hayvan değil,düpedüz bir hayvandır.”Diyesi geliyor.
Not olarak,hayvan dostlarımızı çok sevdiğimi,bunu hayvanları aşağılama söylemi olarak kullanmadığımı belirtmek isterim. Ve her insana,muhakkak bir hayvanla dostluk kurmasını tavsiye ederim.
Kıymetli okuyucularım,hepinize esenlikler diliyorum.

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL