HA GAYRET BİRAZ KIPIRDANIN!

Değerli hemşehrilerim ve okurlarım,
Bu hafta da sizlerle olmanın mutluluğu içerisindeyim. Bu hafta her zaman olduğu gibi, elbette Elazığ’ın sorunlarından bahsedeceğim, ancak biraz da güzelliklerine vurgu yapmak istiyorum. Evvela güzelliklerden başlamak istiyorum. Allah’a şükürler olsun bu pandemi illeti tam olmamakla birlikte biraz hatta epeyce yavaşladı. Daha da iyi duruma gelmemiz bizim elimizde. Bizleri yönetenler ve bilim kurulu hep ikazlarda bulunuyorlar, fakat bu ikazları dikkate almayıp adeta tehlikeyi çağırırsak, malesef bu illetle bizler arkadaş oluruz, yanımızdan ayrılmaz, olur. Bu illetin en büyük düşmanı ‘MASKE,MESAFE VE HİJYENDİR’. Bununla birlikte en önemlisi ise aşı olmaktır. Aşı olduk diye kendimizi salmamamız lazım. Aman biraz daha sabır!
Değerli okurlarım,
Ne güzel! Şimdilik bütün işyerleri saat:24’e kadar açıldı. Bu da büyük bir nimet değil mi? Yakın bir zaman evvel günlerce evlere mahkum olmuştuk, çok da sıkılmıştık. O günlerin sıkıntılarını göz önüne getirerek, tekrar o günlere dönmememiz için aman ha kurallara dikkat edelim. Virüsü başımızdan def edelim.
Yazın en güzel zamanındayız. Bunun tadını çıkartmak da, kabusa çevirmek de bizim elimizde. Kurallara dikkat etmeliyiz,yukarıda da belirttiğim gibi,bu virüsten kurtulmak için kurallara sıkı sıkı uyalım.Tek kurtuluş yönümüz bu!
Buraya kadar az sorunlu,fakat mutlu sonla bitirebileceğimiz bir pandemi sürecini anlatmaya çalıştım. Şimdi de Elazığ’ın sorunlarına ve çözüm yollarına bakalım. Geçen haftaki gazetemizin manşetinden ve köşe yazımda da belirttiğim gibi depremden bir buçuk yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen Elazığ hayalet kent görünümünden kurtulamadı. Şehrin merkezinden bahsediyorum…Şehrin dışında TOKİ marifetiyle yapılan binalar, bazı sorunları olsa da, bazı vatandaşlarımız halen daha konteynerlerde kalsalar da Elazığ’ın merkez sıkışıklığını epeyce rahatlattı. Gelelim merkeze…Her taraf yıkılan binaların boş arsaları ve yıkılması gereken binalarla dolu. Yıkılması gereken binaların kapı,pencereleri çıkartılmasına rağmen hayalet şehir görüntüsü vermektedir. En garibime giden olay ise;
Bu yıkılması gereken ağır hasarlı binaların halen daha altından günde yüzlerce kişinin geçiyor ve onlarca kişi alış- veriş yapıyor. Buraların halini görmeyeniniz yoktur herhalde!. (Eğer görmeyen varsa fotoğraflarını gösterebilirim.)Aynı zamanda bu virane binalar madde bağımlılarının meskeni haline gelmiş durumda. Hele gece vatandaşlar buralardan geçmeye korktuklarını dile getiriyorlar. Madde bağımlıları kendi aralarında kavga ettiklerinde biz tedirgin oluyoruz diyorlar. Emniyetin bu gibi yerlerde etkin önlem almalarını talep ediyorlar. Değerli hemşehrilerim ve yetkililerim,
Bunları anlatmaktaki gayem memleketimi karalamak değil! Zaten her şey ortada…Ben 9 Temmuz Cuma günü saat 23′ te Kanal Fırat’ta yayınlanan sunumunu Furkan Dilaver’in yaptığı ‘SON BASKI’ programına çıktım. Orada da aynen şöyle demiştim;
“Ben ‘ULUSLARARASI GAZETECİLER CEMİYETİ’ Elazığ il temsilcisi oldum. Bu cemiyetin çalışma şekli Avrupa Birliği destekli ve gözetiminde olan bir cemiyettir. Bu cemiyeti Elazığ’ımıza kazandırmak için çok çaba sarfettik ve Elazığ’ımıza kazandırdık. Bizim için büyük bir nimet değil midir? Bu cemiyetin, yurt içinde ve yurt dışında temsilcilikleri var. Yurt içindekiler, temsilcilikleri ziyaret ettikleri gibi, yurt dışından gelen gazeteciler de yurt içindeki temsilcilikleri ziyaret edecekler. Burada benim amacım gelen misafirlere buram buram tarih kokan, estetik bir şehir yapısına sahip olan güzel bir Elazığ’ı gezdirmek. Ama harabe bir Elazığ’ı gezdirirsek utanırız. Ben şehrim Elazığ’ı çok sevdiğimden dolayı bunları söylüyorum.
Değerli yetkililer;
Ha gayret biraz kıpırdanın, bu şehri tüm kollardan canla başla çalışarak, şehrin görünümünü modern bir hale getirin. Her şey konuşuluyor ama hep lafta kalıyor. İcraatınızı görelim beyler!…
Önümüzdeki hafta görüşmek dileğiyle,
Kalın Sağlıcakla…